Yemen, yıllardır süren iç savaşın ortasında mücadele verirken, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki anlaşmazlıklar, ülkeyi daha da karanlık bir hale sürüklüyor. Son günlerde hızla tırmanan bu gerginlik, artık yalnızca siyasi bir çekişme olmaktan çıkarak askeri bir çatışmaya dönüşme riski taşıyor. Yemen'deki çatışmaların kökenleri, Arap Baharı'nın etkileriyle derinleşen iç siyasi bölünmelere kadar uzanıyor. Riyad ve Abu Dabi arasındaki mücadelenin, bölgedeki stratejik dengeleri nasıl etkileyeceği ise merakla bekleniyor.
Yemen'deki çatışmaların kökleri, özellikle 2011 yılında patlak veren Arap Baharı'na kadar uzanıyor. Bu süreçte, dönemin gücü olan Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, büyük bir muhalefetle karşılaşmış ve ardından devrilmiştir. Bu devrim, ülkedeki farklı grupların güç mücadelesini tetiklerken, Suudi Arabistan ve BAE gibi komşu ülkelerin de bu duruma müdahil olmalarına neden oldu. Riyad, Husilere karşı hükümeti desteklemek için askeri bir müdahalede bulunurken, BAE ise kendi stratejik çıkarları doğrultusunda farklı gruplarla işbirliği yapma yoluna gitti.
Son dönemde ise Suudi Arabistan ve BAE arasındaki ilişkilerdeki gerginlik, özellikle yönetim alanında yaşanan uyuşmazlıklardan kaynaklanmaktadır. BAE, Yemen’in güneyinde daha bağımsız ve etkili bir yönetim oluşturmaya çalışırken, Suudi Arabistan, merkezi hükümeti destekleme ihtiyacı hissediyor. Bu durum, iki ülke arasında hem askeri hem de siyasi bir çatışma ortamı yaratıyor. Bir yandan, Suudi Arabistan, Yemen'deki meşru hükümeti desteklemeye devam ederken, diğer yandan BAE, kendine bağlı gruplarla bölgede nüfuzunu artırma çabasını sürdürüyor.
Yemen'deki gerginlik, geçtiğimiz aylarda daha da arttı. Suudi Arabistan ve BAE kuvvetlerinin, kendi etki alanlarını koruma adına gerçekleştirdiği askeri operasyonlar, karşılıklı çatışmalara yol açmaya başladı. Her iki tarafın da bölgede elde etmek istediği jeopolitik çıkarlar, Yemen halkı için büyük kayıplara sebep oluyor. İnsani krizler derinleşirken, çatışmaların yoğunlaşması, savaşın yayılma olasılığını artırıyor.
Ayrıca, Yemen'deki çatışmaların, sadece Suudi Arabistan ve BAE ile sınırlı kalmadığı da dikkat çekiyor. İran, Husilere verdiği destekle bu çatışmaların arka planda etkili bir oyuncusu haline geldi. Bu bağlamda, Suudi Arabistan, İran’ın bölgedeki etkisini kırmak adına kendi politikalarını gözden geçirmek zorunda hissediyor. Bu durum, potansiyel olarak tüm bölgeyi etkileyebilecek yeni bir sıcak savaşa zemin hazırlıyor.
Yemen’de yaşanan bu gelişmeler, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekerken, Türkiye ve diğer bölgesel güçlerin de duruma olan bakış açıları ve olası müdahale senaryoları tartışılmaya başlandı. Birleşmiş Milletler, Yemen'deki insani krizi çözme çabalarını sürdürse de, taraflar arasında sağlanması gereken bir ateşkes, çatışmaların sona erip ermeyeceği konusunda belirleyici bir unsur haline geliyor. Suudi Arabistan ve BAE arasındaki krizin derinleşmesi ve sıcak bir çatışmaya dönmesi durumunda, Yemen halkının daha fazla bedel ödeyeceği öngörülüyor.
Sonuç olarak, Yemen’de Süregelen Suudi Arabistan ve BAE arasındaki çekişme, bölgedeki huzursuzluğun ve istikrarsızlığın bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Bu çatışmanın geleceği, yalnızca iki ülkenin siyasi ve askeri stratejilerine değil, aynı zamanda uluslararası güç dengelerine de bağlı. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, Yemen'in geleceğini şekillendirecek kritik bir dönüm noktası olabilir.